- Güneş Kuruözingen Aközüms
- 4 Eki 2023
- 1 dakikada okunur
...ne yapacaksın?
iki çiçek açma mevsimi arasında kopan fırtınaları diyorum.
gözlemler yapıldı, tespitler kasıldı, eşine nadir rastlanan orkideler gibi salınan fikirler zihninde parıldadı.
üstelik, bu fikirleri münzevi anlarda estetik öğelerle dizdin sıra sıra.
sıradan bir var olma halinden başka bir şeyler var burada.
modern dünyanın çektiği sarı çizgiyi aşmadığımız bu yaşamda, kaygıdan ziyade merakın ağır bastığı, tekrarlardan çok anlamın cezbettiği bir ruhun varsa, muhtemelen senin de laptop'unda ilk 3 satırı yazılıp bırakılmış bir roman girişimin vardır.
içindeki potansiyeli günışığına çıkaracak bir itiş gücü arıyorsundur.
şimdi işin yoksa durduk yere gelen bir pişmanlık, vicdan azabı: "yoksa ben cevherimi 9-6 mesaisine mi naklettim, ticket'larla yediğim köftelerle doğmamış sanatımı mı hiç ettim?"
bence kendimizi yormayalım.
sanat, insandan uzakta bir yerde deÄŸil!
carl gustav jung, sanatçının içindeki yaratma sürecini nasıl bir ağacın beslendiği toprakta büyümesine benzetiyorsa...
sanatsever bir insanın da yolculuğu farklı olmayabilir.
çuvalla biriken gözlemler belki sanat yapalım diye değil, yapılan sanatla şeffaf şekilde buluşabilelim diye var.
sanat, sanat yapan için mi var, sanatsever için mi?
sanat, sanatı yapan için katmanlı ve derinlikli bir yol da sanatı takip eden için kebap mı?
nazım "ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum" derken şarkı dinlemenin de bir olgunluk marifeti olduğunu kabul ederdi bence.
laptop'da bekleyen 3 satıra dönersek... belki o roman bitmeyecek.
o şarkı kaydedilmeyecek, o resim hiçbir şeye benzemeyecek?
yine de insanı anlama yolunda hayal gücünün derinliklerine inerek, yaratıcılığını keşfedebildiğin o özgür alana geçiş yapabilmenin ödülü: çuvalla gözlem!
peki onları n'apıcaz?
derdimizi anlatmaya yetmese de derdimizi anlamak için kullanıcaz.